Cengiz KARAKÖSE
(Çiğdemim Dijital Dergi, Şubat sayısındaki yazımdan alıntıdır)
Ahmet Bey deprem bölgesindeki bir şehirde, önceki yıllarda bir arsa satın almıştı. Arsaya 5 katlı, on daireli bir apartman yapmak istiyordu. Ancak imar durumu 3 katlı olmasına izin veriyordu. Çünkü burası deprem kuşağıydı. Ama bu Ahmet Beye yetmedi ve belediye meclisinden tanıdığı birine gitti. İmar palanında değişiklik yapılmasını istedi.!
Siyaset
Meclis üyesi, kendisine seçimlerde çok destek veren, Ankara’da nüfuzlu tanıdıkları olan, şehrin önemli ismi Ahmet Bey’in bu talebini yerel belediye başkanına iletti. Başkan, seçilmesinde emeği olan Ahmet Bey için, bir hal çaresine bakın dedi…!!
Ama imar planında değişiklik için, mecliste muhalefetin desteğinede ihtiyaç vardı. Onların da bekleyen dosyalarından biri, kabul edildi ve iki dosyanın imar planı mecliste değiştirildi. “Zenin riskli ama ona göre sağlam bir bina yapılırsa bir şey olmaz” diye herkes ikna edildi.
O gün belediye meclisindeki üyelerin, başkanın ve Ahmet Bey’in, içinde tuhaf bir şey oldu ama ne olduğunu anlayamadılar…
Ehliyet
Ahmet Bey, “Riskli ama ona göre bina yaparsın” jestiyle, 5 katlı binası için bir mimara gitti. Tecrübeli mimarların ücreti çok yüksekti, bu yüzden geçen sene mezun olmuş genç bir mimarla anlaştı.
Genç mimar 5 katlı bina için bir proje çizip, bunu inşaat mühendisine gönderdi. Yeni mezun olan ama imza yetkisi olan inşaat mühendisi zemin etüdü raporunu bekledi.
Zemin etüdünü yapan jeolog orada sıvılaşma olduğunu tespit etti ve öyle rapor yazdı. Ama Ahmet Bey, başka bir zemin etüdü yapan şirket buldu ve ricayla biraz daha “sağlam” raporu aldı. Böylece inşaata daha az malzeme gidecekti.
Raporda artık jeoloji, jeofizik ve inşaat mühendislerinin imzası vardı… Rapor belediyeye gitti, ilgili jeoloji mühendisi ve birim amiri başkanlık katından gelen “rica” doğrultusunda raporu çok kurcalamadı ve onayladı.
Zemin etüdü yapan şirket sahibinin, mühendislerin, belediyedeki amirin içlerinde tuhaf bir şey oldu fakat, ne olduğunu bilemediler.
Liyakat
Genç inşaat mühendisi bu zemin etüdüne göre, avam projesine uygun olarak betonarme projesi çizmeye başladı. Sıvılaşma olan zemine dikkat kesilmesi gerekirken, genç mühendisin en çok dikkat ettiği şey, en ucuz maliyetle bunu nasıl gerçekleştirebilirim kısmı oldu. Sonunda Proje tamamladı, buna göre mekanik projesi de çizildi. Şimdi yapı denetim şirketi bulunacaktı.
İki sene önce olsa tanıdık bir yapı denetimi şirketini seçerlerdi. Kanun değiştiği için şimdi belediyeye gidildi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sisteminden otomatik bir yapı denetim şirketi atandı.
Dürüstlük
Yapı denetim şirketi daha önce bildikleri bu alanda zemin sıvılaşması olduğu ve buraya uygun plan çizilmediğini söyleyerek bu projeyi kabul etmedi. Ahmet Bey bunun üzerine ilgili belediyeye bir dilekçe verdi ve “Ben binayı yapmaktan vazgeçtim” dedi. Böylece ilk yapı denetim şirketi sistemden otomatik olarak düştü.
Ertesi günü Ahmet Bey tekrar dilekçe verip, binayı yapmak istediğini söyledi. Böylece yeni bir yapı denetim şirketi otomatik olarak atandı. Bu taktiği yakın zamanda ev yaptıran komşusundan öğrenmişti. Ahmet Bey yeni yapı denetim şirketini tanıyan birini buldu. Onların ricasıyla proje onaylandı…
Adalet
Ahmet Bey daha önce market işleten ama bu işte çok para var diye Çevre ve Şehircilik Bakanlığından yeni müteahhitlik belgesi alan bir tanıdığına gitti. Eski marketçi, yeni müteahhit, inşaatı yapmak için pazarlıkla Ahmet Bey ile bir rakamda el sıkıştılar…Müteahhit, kanuni zorunluluk gereği şantiye şefi olarak bir mühendisle anlaştı. Şantiye şefi inşaatın başında durmayacak, sadece projeye imza atacaktı. Bu nedenle ücreti uygundu. Bu isimlerle birlikte proje, tekrar belediyeye gitti. İnşaat ruhsatı kolayca alındı ve böylece inşaat başladı.
Hakkaniyet
Müteahhit inşaatı yapması için bir kalfa buldu. Kalfa da yevmiye usulü demirci ve kalıpçılarla anlaştı. İnşaatın temeli, kolonları ve kirişleri yapılmaya başlandı. Temelde ve kirişlerde 8’lik demir kullanması gerekirken, müteahhit “Bir şey olmaz diyerek” 6’lık
demir kullandı. Çünkü az para kazandığını düşünüyordu..!!
Kalfa zaten adamı olduğundan ses çıkarmadı. Gerçi durumu pek anlayacak bilgisi de yoktu ya zaten…
Bu kez de kalfa, fazla yevmiye ödememek için demirlerin arasında örmesi gereken yan bağlantıların sayısını eksiltti. Bu bağlantılar sarsıntıda kolonun parçalanmasını önlüyordu. Müteahhit bu demirlerin ne işe yaradığını bilmediğinden, herhangi bir şey söylemedi..! Demir işçileri de yeterli bilgiye sahip olmadığı için, standart bağlama usullerini yanlış yaptılar ama kalfa “Bir şey olmaz” diyerek, işin iki gün önce bitirilmesine sevindi.
Demirlerin döşenmesinden sonra yapı denetim şirketinin elamanları geldi. Gelen tecrübesiz mühendis (daha az maaş verildiği için bu şirket de yeni mühendisleri tercih ediyordu) demirin sayısını, bağlama şeklini doğru tespit edemediği için beton dökümüne uygundur dedi. Şantiye şefi de, inşaatı görmeden ofisinde buna imza attı.
Mesleki namus
Müteahhit, inşaata dökülecek beton için bir firma ile anlaştı. Bu betonu denetleyen bir de laboratuvar firması bulundu. Bu firmayı da beton şirket önerdi.!!!
Beton dökülürken mikserden numune alındı.
Bunlar laboratuvarda incelemeye götürüldü.
Beton firması ile laboratuvar şirketi yakın dost olduğundan, numunelere kolayca “uygun” raporu verildi…
Oysa mikser şoförü betonu aldıktan sonra üç saat oyalanmış ve betonun oranı C 20 olması gerekirken, C 15’e düşmüştü.!!
Bu yetmezmiş gibi beton dökülürken, biraz daha işler kolay olsun diye betona biraz daha su katıldı. Böylece betonun oranı C 10’a indi.
Mikser şoförü, kalfa ve müteahhit bu durumu sigara içerken, normal karşıladı. Üçü de “Bir şey olmaz” dedi içlerinden.
O esnada içlerinde olan garip şeyin, geçici bir rahatsızlık olduğunu düşündüler.
Emsal
İnşaat projesi, yapı denetim raporları, zemin etütlerinin tümü Çevre Şehircilik Bakanlığına “bilgi” amaçlı gönderildi. Lakin bu deprem bölgesinden gelen projeleri detaylı inceleyen olmadı. Çünkü, onca raporu okuyup denetleyecek yeterli sayıda eleman Bakanlıkta yoktu…
Ahmet Bey kısa sürede 5 katlı binasına kavuştuğu için, müteahhit
ise, bir iş bitirmeyi daha dosyasına eklendiği için, kalfa fazla yevmiye vermediği için, şantiye şefi oturduğu yerden para kazandığı için, zemin ve beton analizi yapan şirketler fatura kestiği için, işçiler bugün de ekmek paraları çıktığı için çok mutluydular…
Ahmet Bey’in 5 katlı binasını gören yan arsanın sahibi, belediyeden emsal oluştuğu için, kendine de aynı imar izni verilmesini talep etti. Sonra diğer arsa sahibi, sonra diğerleri…
Sonunda tartışma çıktı ve bundan yerel bir medya haberdar oldu. Belediye başkanı bu kargaşanın büyümemesi ve yapılan torpilin ortaya çıkmaması için muhalefetle beraber o bölgedeki imar durumunu tümden değiştirdi. Herkese 5 kat izni verildi..!!
Böylece yaklaşan seçimler öncesi tatsız bir durum çıkmadı. Başkan yerel medya sahibine selamlarını gönderdi, o gazete de başkanı kırmayarak haber yapmadı.! Seçimlerde alınacak reklamların
sayısı böylece arttı…
Herkes zemin sıvılaşması olan yere inşaatını yaparken, üçüncü arsanın sahibi üstüne bir de kaçak kat çıktı. Şikayet üzerine belediye ceza kesti ama kaçak kat yıkılmadı.!! Böylece o bölgede artan yapılaşmada kaçak katların sayısı daha da çoğaldı…
Eski marketçi yeni Müteahhit, bu sürede 8 apartman daha yaptı. Böylece iş bitirmesi arttığı için binlerce metrekarelik binalar yapma yetkisi olan D sınıfı Müteahhitlik belgesi almaya hak kazandı. Ama hep aynı kalfa ve aynı işçilerle çalıştı. Bu aşamada kazancı gören tekstil mağazası sahibi amcaoğlu da, Müteahhit olmaya karar verdi.
Populizm
Artan kaçak yapılaşmalar, süren mahkemeler, biriken dosyalar insanları canından bezdirdi. Sonunda yerel yönetim, bu durumdan kurtulmak için merkezi hükümete sürekli baskı yapmaya başladı. Merkezi hükümette kaçak yapıları yıkmadığı ve yıkamayacağı için, tümünü bir seferlik affetmeyi, bütçeye de hatırı sayılır bir gelir kazandırmayı daha uygun gördü. Zaten seçimler de yaklaşmıştı.
Böylece o zeminde yanlış yapılan, kaçak katları olan tüm yapılar affedildi ve legalleşti. Sonunda herkesten hayır duası aldılar..!!!
Şehrin bir deprem bölgesinde, yani depremlerin beklendiği bir
yerde, zeminlerin sorunlu olduğunu, binaları acemi ve bilgisiz insanların yaptığını, kaçak katların binaları daha da kötü duruma soktuğunu bilen, işinin ehli mühendisler, bilim insanları, yetkililer ekranlarda konuşurken, Ahmet Bey, yeni evinde çay içerek ve söz konusu uzmanları izleyip, “Allah’ın izniyle bir şey olmaz” diyordu içinden.
Ahlak
Bir gün o beklenen deprem oldu. Ahmet Bey ve diğer arsa sakinlerinin yaptığı tüm evler yıkıldı.!! Çoğunun kolonları patlamıştı. Çünkü hepsi de, ya dere yatağına ya da alüvyonların üstüne inşa edilen tüm binalar yıkılırken, şehrin yamaçlarına evlerini inşa eden tecrübeli müteahhitlerin, yetkin mühendislerin, dürüst denetim şirketleriyle çalışan insanların evi yıkılmamıştı.
Koşup enkazın başına yardıma bile geldiler…
Enkaz kaldırma çalışmaları yapılırken, televizyon ekranlarında sürekli söz konusu yıkımın nedeni nedir diye soruldu…
Ömrünü teknik üniversitede öğrenci yetiştirmeye harcamış bir bilge hoca şöyle diyordu.. “Aslında ahlak çöktüğü için bu büyük enkaz oluştu…”
***
Kanaatkar ev sahipleri, işinin ehli namuslu müteahhitler, liyakat sahibi inşaat, jeoloji, jeofizik mühendisleri, saygın denetim şirketleri, hakkaniyetli ustalar, kalfalar, işçiler, mikser şoförleri, dürüst siyasetçiler, gazeteciler ekran karşısında bir yandan ölen vatandaşlara göz yaşı dökerken, bir yandan da hocanın bu sözüne hak verdiler.
“Bir şey olmaz” diyen aç gözlü ev sahibi, usulsüzlük yapan belediye yöneticileri, malzemeden çalan müteahhit, işini iyi yapmayan mühendisler, denetim şirketleri, kalfalar, işçiler, mikser şoförü, durumu görmezden gelen gazeteci, imar affı çıkartan siyasetçiler, bürokratlar içlerinde meydana gelen tuhaf durumun ne olduğunu o zaman anladılar.
İçlerinde ahlakın fay hattı kırılmıştı ve bu yüzden depremde yıkım büyük olmuştu. Ama yine de inşaatlarını dürüst ve yönetmeliklere uygun olarak yapan müteahhitleri, mühendisleri ve diğer ilgilileri, bu yazdıklarımın dışında kabul eder, kendilerini tenzih ederim…
Cengiz KARAKÖSE
Jeoloji Yük. Müh.