Hayatı boyunca “Anneler Günü”nün tüm dünyada kutlanması için uğraşan Anna Jarvis 1864 yılında doğdu…
13 çocuk doğuran bir annenin 10’uncu çocuğuydu.
Ama ne yazık ki kardeşlerinden birçoğu ölmüştü.
Hayatta kalan 4 çocuktan biriydi Anna…
Annesi Ann Maria Reeves Jarvis öğretmendi ve savaşa şiddetle karşı çıkıyordu…
Amerikan iç savaşı sırasında anneleri her iki tarafın da yaralılarına bakmaları ve ihtiyaçlarını gidermeleri konusunda teşvik ve organize ediyordu…
Savaş bittikten sonra annelerin daha aktif ve daha sosyal olmaları konusunda bir kampanyayı yürütmeye karar verdi…
Çünkü dünyayı kurtaracak olan tek şeyin anneliğin şefkati olduğuna inanıyordu.
1876’da,
12 yaşındaki kızı Anna Jarvis’in de aralarında bulunduğu öğrencilerine bir sabah
“Umuyorum ki bir gün birileri insanlığa yaptığı yardımlarından dolayı unutulmaz bir anneler gününde anılır” demişti….
Anna, o günü asla unutmadı.
1905 yılı Mayıs ayının ikinci pazar gününde annesini kaybettiğinde 41 yaşındaydı ve annesine yaşarken yeterince ilgi göstermediğini düşünüyor, çok üzülüyordu.
1907’de acısını dindirmek için arkadaşlarıyla birlikte Mayıs ayının ikinci pazar günü, hayatta olan ya da olmayan tüm anneler için kutlama yapmaya karar verdi.
1 yıl sonra kutlamalar gitgide yaygınlaştı…
1908’de ilk Anneler Günü, Anna’nın annesinin 20 yıl öğretmenlik yaptığı kilisede düzenlenen etkinlikte 407 çocuk ve annelerin katılımıyla kutlandı…
Gelenlere annesinin en sevdiği çiçek olan beyaz karanfil dağıtıldı.
7 yıl boyunca “Anneler Günü”nün resmi olarak ilan edilmesi için uğraştı.
Siyasetçilere, valilere ve din adamlarına yüzlerce mektup yazdı.
Anneler Dünü Derneğini kurdu. “Anneler Günü” ve “Mayısın ikinci pazarı” cümlelerini kendi üzerine tescil ettirdi….
Kampanyası nihayet 1914’de amacına ulaştı ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Wilson “Anneler Günü”nü resmen ilan etti…
Sembolü de beyaz karanfil oldu.
Anna hiç evlenmedi ve çocuğu olmadı. Girişken, özgüvenli ve zeki oluşuyla dikkat çeken, mavi gözlü, açık kahverengi saçlı güzel bir kadındı.
Hep yakası açık giyinir, inci kolye ve mavi şapka takardı.
Anneler Günü’nün zaman içinde ticari amaçlara alet edilmesinden son derece rahatsızdı ve bununla savaşmak için aile servetini harcadı….
Kâr gözetme peşinde olanlara karşı kampanyalar düzenledi, büyük şirketlere davalar açtı ama maalesef davaları kazanamadı!!!
Sonunda onun saf duygusu da tüketim çılgınlığına yenik düşmüştü…
Ömrünün son 10 yılında gözleri görmeyen kardeşiyle yaşadı…
Evdeki kalın perdeler, kırık camlar arkasında, duvarda annesinin koca bir portresi ile
“Anneler Günü” geleneğinin başlamasına neden olduğu için üzgün, kırgın ve yalnız bir şekilde 1948 yılında hayata gözlerini yumdu…
Onun tek isteği bu günde annelere olan sevginin gösterilmesiydi…
Gelin bu haftasonu annelerimize sadece sevgimizi gösterelim, onlara pahalı hediyeler almak yerine beyaz bir karanfil alalım ve gün boyu onlarla zaman geçirelim..
alıntı