Soraya 1951 yılında İran’da Kerman şehrinin 60 km mesafesinde bulunan (“Dağın ayağında” anlamına gelen) Kuhpayeh kasabasında dünyaya gelir. 13 yaşındayken birkaç inek, küçük bir arsa ve birkaç halı karşılığında 20 yaşındaki Ali ile evlendirilir. Soraya toplam 9 çocuk doğurur ve bunlardan sadece 4 tanesi sağ kalır (iki kız, iki erkek). İran’da 1979 yılında İslam devrimi ile herşey değişir. Ali Soraya’yı boşamak ister ve onu sağda solda kötüler. 14 yaşındaki bir kızdan etkilenen Ali, Soraya’yı boşamak için herşeyi göze almıştır. Ali’nin şeytani planları Soraya’nın çocukluk arkadaşı Firuze öldüğünde devreye girer. Eşi öldükten sonra Haşim çocukları ile yanlız kaldığı için Soraya onlara ev işlerinde yardım etmeye başlar. Ali ailesine nafaka ödememek ve Soraya’dan kurtulmak için karısının onu Haşim’le aldattığını ileriye sürer ve kısa süre içerisinde bunu küçük kasabada yayar. Ali ise Haşim’i tehdit ederek yalan söylemesini ister; çünkü hükmün gerçekleşmesi için 4 erkek şahide ihtiyaç vardır. Bunlar bulunur ve Soraya’nın babası Morteza Ramazani’de toplum baskısına boyun eğerek recm cezasını onaylar. Halk Soraya’nın üzerine yürüyerek onu meydana çıkartır ve olanlar olur
Soraya’nın son sözleri sorulduğunda verdiği yanıt şu: “Bunu nasıl yapabilirsiniz? Sizler benim dostum, arkadaşlarımsınız. Birlikte aynı sofraya oturduk, aynı yemekten yedik. Sen benim babamdın, sizler benim oğullarımdınız, sen benim kocamdın! Bunu bana nasıl yapabildiniz? Bunu herhangi bir insana nasıl yapabiliyorsunuz?” Aldığı tepki tabi ki “Bunu Allah istedi. Allahuuuekber, Allahuuekber” nidaları ile taşlamak oluyor. Ağlamayacağını söz veren Soraya’nın o alnını resmen delen ilk taş darbesi ile hıçkırması resmen insanın kalbine işliyor.
İftirayla haksız yere öldürülen bir kadın. Bunu Allah adına yaptığını söyleyen, lanetli ağızlarına onun adını alan bir grup yobaz. “Yaşasın Şeriat” sloganları altında kadına hakaret eden, Allah adı geçiyorsa herşey mübahtir diyen halk… Müslüman diye geçinen insanların bir kadının ölümünü gerçekleştirken, rabbin verdiği canın ondan başkasının almaması gerektiğini bilmiyor olması acı değil mi? Gözle görmedikleri bir suç için, defalarca ellerine aldıkları taşlarla masum bir kadının kafasını parçalayan yobazlar, çocukların taşlarla ritim tutması, ilk taşı babasının atması, çocukları taş atmaya zorlamaları, taşın isabet etmesi sonucu hak yerini buldu diye sevinen bir başka kadın, Süreyya’nın çarşafını çıkardıktan sonra bembeyaz elbisesiyle kalması bütün bunların Allah nidaları eşliğinde yapılması fazlasıyla can yakıyor…
Tarih 15 Ağustos 1986… Soraya babasının, kocasının, çocuklarının ve yıllardır yanyana yaşadığı komşularının elinden vahşice taşlandığında henüz 35 yaşındadır. Ona cenaze töreni bile fazla görülür. Bir nehir kenarına bırakılan kadın, köpekler tarafından parçalanır Soraya’nın parçalanmış bedenini bulan teyzesi Zehra Khanum, yeğenini gördüğünde 1 saat kendi gelemez, defalarca istifra eder ve Soraya’nın son parçalarını toplar ve dua ederek toprağa verir