Orhangazi Narlıca Köylü keçi çobanı Mithat Arslan, her gün 30 kilometre yürüyerek Yenişehir’in Kıblepınar Köyü’ne kadar keçi sürüsüyle gidip geri dönüyor.
Gürhan ADANA / BURSA (İGFA) – Her mesleğin kendine özgü zorlukları var ancak kimileri mesleğini yaşam biçimi haline getirip bu zorlukların üstesinden gelmesini biliyor. Tıpkı keçi çobanı Mithat Arslan gibi… Arslan, Orhangazi’ye bağlı Narlıca Köyü’nden 150 keçiden oluşan sürüsüyle sabahın erken saatlerinde yola düşüp Yenişehir’in Kıblepınar Köyü’ne kadar gidiyor ve akşam saatlerinde köyüne geri dönüyor.
Toplam 30 kilometrelik yol kat eden Arslan, “Mesleğimi seviyorum. Başka da mesleğim olmadı zaten. 40 yıldır dağlarda, ormanlarda, doğayla iç içe mesleğimi icra etmek bana mutluluk ve huzur veriyor” dedi.
Keçinin her şeyin en iyisini yediğini belirten Arslan, “Kekik, güveyotu, çeşit çeşit yapraklar, sayısı iki yüzü bulan otlar, doğada kendi biten meyvelerden böğürtlen, elma, armut, erik, kiraz delidut, kızılcık, orman gülü meyve ve çiçeğiyle besleniyorlar. Pınar suları içiyorlar” diye konuştu.
Keçi etinin insan sağlığına son derece yararlı olduğunu vurgulayan Arslan sözlerini şöyle sürdürdü: “Eti sindirimi zorlamaz çünkü hafiftir. İşte bu yüzden ‘Keçi giren eve doktor girmez’ demişler. Keçi etini tercih etmek her bakımdan avantajlıdır.”
Son yıllarda keçi etine olan talebin giderek arttığına işaret eden Arslan sözlerini şöyle tamamladı: “Geçen Kurban Bayramı’nda teke fiyatları 8 ile 15 bin lira arasındaydı. Koçlar ise 15 bin TL’ye kadar alıcı bulmuştu. 85 teke, 20 de koç sattım. Bayramdan sonra da talep sürdü. Özellikle son 5 yıldır ciddi talep artışı var. Vatandaşımız keçi etini keşfetti.”