Bir Rum olan kaptan Asteri, 1890’da Balat Çarşısı’nda bir meyhane açar. Meyhanesine de Rumca meydan anlamına gelen AGORA adını verir.
Meyhane, masa yerine kullanılan dev fıçıları ve ucuz şaraplarıyla kısa zamanda ünlenir. Fakat meyhanenin ününü asıl artıran şey, ilgisiz bir biçimde İzmir kaynaklıdır.
Aradan yıllar geçer. Yıl 1959’dur.
Onur Şenli adında bir tıp fakültesi öğrencisi, komşusunun kızına aşık olur, ancak aşkına karşılık bulamaz. Aşk acısı Ona soluğu, çoğu zaman İzmir’in Agora Semti’nde aldırır. Çünkü Agora salaş meyhanelerin semtidir. Bir gün bu salaş meyhanelerden birinde içtikten sonra, eve gelir ve aşık olduğu kıza mektup yazmaya başlar.
Mektup şöyle başlamaktadır!
“Sana bu satırları bir sonbahar gecesinin felç olmuş köşesinden yazıyorum!”
Onur Şenli mektubun ileriki bölümlerinde farkeder ki, aslında bir mektup değil, şiir yazmaktadır. Şiirine şu adı koyar!
GECE, ŞARAP VE AŞK
Şenli, şiirini yayımlatmak için fakültenin dergisine gönderir. Kabul edilen Şiir tam yayımlanmak üzereyken, bir gazetenin kültür – sanat editörü tarafından görülür. Editör şiiri yayımlar, ancak adını değiştirir.
AGORA MEYHANESİ
Şiir o kadar çok sevilir ki, dillere pelesenk olur.
Aşıkların hatıra defterlerinde yer alır, sevgililerin kulaklarına fısıldanır ve nihayet şarkısı bile yapılır. Şarkıyı neredeyse ünlü olup da söylemeyen sanatçı kalmaz.
Şarkıyı dinleyenler İzmir’deki Agora’dan habersiz, Balat’taki Agora Meyhanesi’ne akın ederler. Çünkü şarkıdaki Agora Meyhanesi’nin Burası olduğunu düşünmektedirler. Haliyle, geceleri Meyhane hınca hınç dolar. Meyhane zamanla öyle popüler bir mekan haline gelir ki, 286 Türk Filminin meyhane bölümleri Burada çekilir. Yani, ucuz şarapların satıldığı bu Meyhane, Türkan Şorayları, Fikret Hakanları, Ayhan Işıkları, Cüneyt Arkınları ağırlamaya başlar. En sonunda da kaderine terk edilir.
İşte O Şiir!
AGORA MEYHANESİ
Sana bu satırları,
bir sonbahar gecesinin felç olmuş köşesinden yazıyorum!
Beş yüz mumluk ampullerin karanlığında…
Saatlerdir boşalan kadehlere
şarkılarını dolduruyorum!
Tabağımdaki her zeytin tanesine
simsiyah bakışlarını koyuyorum!
Ve kaldırıp kadehimi
bu rezilcesine yaşamanın şerefine içiyorum!
Burası Agora Meyhanesi!
Burada yaşar aşkların en madarası
Ve en şahanesi…
Burada saçların her teline bir galon içilir
Gözlerin her rengine bir şarkı seçilir
Sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin!
Bu sekiz köşeli meyhane Seni iyi bilir!
Burası Agora Meyhanesi!
Burası arzularını yitirmiş insanların dünyası
Şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı
Boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik
Bu akşam umutlarımı meze yapıp içiyorsam!?
Elimde değil
Bu da bir nevi namuslu serserilik
Dışarıda hafiften bir yağmur var!
Bu gece Benim gecem!
Kadehlerde alaim-i semaların raksettiği!
Gönlümde bütün dertlerin horon teptiği gece bu!
Camlara vuran her damlada seni hatırlıyorum!
Ve Sana susuzluğumu…
Birazdan şarkılar susar, kadehler boşalır
Umutlar tükenir, mezeler biter
Biraz sonra mavi bir ay doğar tepelerden
Bu sarhoş şehrin üstüne!
Birazdan bu yağmur da diner
Sen bakma Benim böyle
delice efkarlandığıma
Mendilimdeki o kızıl lekeye de boş ver!
Yarın gelir çamaşırcı kadın
Her şeyden habersiz onu da yıkar
Sen mesut ol yeter ki!
Ben olmasam ne çıkar?!
Dedim ya, Burası Agora Meyhanesi!
Tek iyiliğin bütün kötülüklere meydan okuduğu yer!
Burası Agora Meyhanesi!
Burası, kan tüküren mesut insanların dünyası
Dr. Onur Şenli (1940 – 2017)