“Ahmed Rasim, her iki kelimenin en kuvvetli manası ile büyük bir artist, büyük bir muharrirdir. Renkli tasvirleri, en küçük ve uçucu bir hareketi tesbit eden enstantane klişeleri, orijinal üslubu: ve tipik bir İstanbul çocuğunun kıvrak zekası, ince zevkleri ve pürüzsüz, şakrak dili ile, yaşadığı devri unutulmaktan kurtaran ölmez adamlardan biridir.”
Göztepe’deki evinde vefat eden tarihçi yazar Reşat Ekrem Koçu, tamamlamaya ömrünün vefa etmediği İstanbul Ansiklopedisi’nin ilk cildinde, Ahmet Rasim maddesine bu cümleyle başlar. Ansiklopedi, bir Kadıköy aşığı olan; gazeteci, yazar, tarihçi, şair, bestekâr ve milletvekili Ahmet Rasim’e tam on altı küsur sayfa yer ayırır. Yusuf Ziya Ortaç, Ahmet Rasim’in vefatı üzerine yazdığı yazısında, “İstanbul’un elli senelik sesini toplamış yegâne plak kırıldı. İstanbul’un elli senelik renklerini, manzaralarını hatıralarını toplamış yegâne film yandı” demiştir. Ahmed Hamdi Tanpınar’ın deyişiyle: “Pek az adam onun gibi yaşadığı şehrin üstüne eğilmiş ve bir ses makinesi gibi her duyduğunu kaydetmiştir.”
“HER SOKAĞI ODAMDIR”
Ömrünün son yıllarını Kadıköy’de geçiren üstad Ahmet Rasim, Kadıköy’ün farklı köşelerinde hatıralar bırakmış ve farklı köşelerinden hatıralar nakletmiştir. Kadıköy için “bu köy bir ev ve her sokağı benim bir odamdır” dedikten sonra ebedi yolculuğuna son ikametgahı Heybeliada’dan çıkmıştır.
Psikoloji profesörü ve Yedi Meşaleciler’in kurucularından şair, yazar Sabri Esat Siyavuşgil bize çok hoş bir Ahmet Rasim tasviri bırakmıştır: “Kendisini 1923 yıllarında bana Kadıköy sokaklarında göstermişlerdi. İşte meşhur üstad Ahmet Rasim Bey budur demişlerdi. Geriye ittiği fesinin büsbütün ortaya çıkardığı geniş alnı, zinciri bir kulağının arkasında burnundan takma gözlükleri, göbeğinin üstünde kat kat buruşmuş yeleği ile hayali hala gözlerimin önündedir. Yürürken etrafındaki renkleri, sesleri, gürültüleri, çeşitli insanları, sokakta olup bitenleri, balo serpantinleri gibi şemsiyesinin ucuna takıp beraberinde sürüklediği hissini verirdi. Belki böyle tarif ettiğim gibi yürümezdi ama ben, Şehir Mektupları’nın toy okuyucusu, ona bu salına salına yürüyüşü kendimden yakıştırırdım.”