Türkler savaşçılık özelliklerini yavaş yavaş kaybetmeye başladıklarında sınırlarımızı da kaybetmeye başladık. Bunun yanında ruhumuzu da atlarımızı da koşum takımlarımızı da…
Hakkımızı yemeyelim şimdi bilgisayar başında bu tür oyunları en güzel şekilde oynayan milletlerden biri haline geldik. Allah korusun bir savaş olursa sanki joystiklerimizle savaşacağız.
Tabii ki şaka bir tarafa ölümünün yıl dönümünde Atsız Ata’ mızın bir sözünü hatırlatmadan geçmek istemedim: ” Bize yalnız dans etmesini, iyi giyinmesini, kur yapmasını bilen gencin lüzumu yoktur. Bize bugün mesleğinde usanmadan çalışacak, yarın hudutta göz kırpmadan ölebilecek genç lazımdır.” diyerek Türk gencinin profilini çizmiştir. Maalesef günümüzde bu profile uyacak gençleri ben pek göremiyorum.
Öncelikleri farklı, duyarlılıkları farklı, zevkleri farklı ve geçmişten kopuklar. Rahmetli Atsız ” Bir millete geçmişini unutturmak, onu yok etmenin ilk şartıdır.” diyor.
O zaman bu gençliğe yatıp kalkıp Çin Seddi’ ni, Malazgirt’ i, Çanakkale’ yi anlatmak alfabeden önce gelmelidir. Son olarak kıymetli Atsız Ata’ mızın kurtarıcı gördüğüm bu sözüyle yazıma son vereceğim: “Dil bir milletin sembolüdür. O milleti bir arada tutan ve yok olmasını engelleyen biricik faktördür.”
O zaman ne yapıyoruz? Dilimizi her türlü yozlaşmaya karşı koruyoruz. Onu başkalarının nereden geldiği belli olmayan kelimelerine feda etmiyoruz. Türkçülük akımının lider isimlerinden Hüseyin Nihal Atsız’ ı rahmet ve minnetle anıyorum. Mekanı cennet olsun.
Tuğba Altun