- Bir kız, bir oğlandan daha yalnızdır. Ne yaptığı kimsenin şu kadarcık umurunda değildir. Ondan hiçbir şey beklenmez. Çok güzel değilseniz kimse söylediklerinizi dinlemez.
- İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı.
- En iyi yetişmiş kadınlar, zihinleri en uygar olanlardır.
- İki insan yıllardır evli olunca, sanki birbirlerinin bedensel varlığının farkına varmaz olur, böylece tek başınaymış gibi hareket eder, yanıtlanmasını beklemeksizin yüksek sesle bir şeyler söyler; genel olarak, yapayalnız kalmaksızın tek başınalığın tüm rahatlığını yaşar gibidirler.
- … hiçbir şey kalıcı değil, her şey değişiyor; ama kelimeler kalır, resimler kalır.
- … dünyanın kayıtsızlığı, kadın söz konusu olduğunda yerini saldırganlığa bırakıyordu. Dünya onlara dediği gibi ‘İstiyorsan yaz; benim için fark etmez,’ demiyordu kadına. Dünya gülerek ‘Yazmak mı? Senin yazıların ne işe yarar ki?’ diyordu.
- Dünyanın yapamayacağı hiçbir kötülük yoktu; bunu biliyordu. Hiçbir mutluluk sonsuza kadar sürmezdi, biliyordu.
- Çaba tükenir. Zaman bayrak gibi direkte sallanır. Orada dururuz; oraya mıhlanırız. İnsan bedenini ayakta tutan iskelet alışkanlıklarıdır.
- … sanki acılarla dolu bir dünyada mutlu olmak, bir insanın işleyebileceği en alçak suçmuş gibi.
- Kadının varlığına katlanamayan zihniyet; elbette onun yazmasına, okumasına, düşünmesine de karşıdır.
- İşte bu yüzden bana gerçek yüzümü gösteren aynalardan nefret ederim. Bir başıma çoğu kez hiçliğe düşerim. Dünyanın kenarından hiçliğe düşmemek için ayağımı gizlice itmem gerekir. Kendimi bedenime çağırmak için kafamı sert bir kapıya vurmalıyım.
- Sekiz çocuk büyütmüş temizlikçi kadın, dünya için yüz bin sterlin kazanmış avukattan daha mı az değerli?
- Hayat bir düştür. Uyanmak bizi öldürür. Düşlerimizi çalan hayatımızı da çalmış demektir.
- Yaşam kusurlu, bitmemiş bir söz dizisi…
- Ölüm bir direnmeydi. Ölüm, iletişim kurma çabasıydı-insanlar gizemli bir şekilde ellerinden kaçan öze ulaşamayacaklarını anlıyorlardı, yakınlık uzaklaşıyordu, tat yok oluyordu. Bir kucaklaşma vardı ölümde.
- Kendini çok genç hissediyordu; aynı zamanda da inanılmaz yaşlı. Her şeyin içinden bir bıçak gibi keserek geçiyordu; aynı zamanda da dışarıdan bakıyordu her şeye.
- Çok yaşlı bir meşe ağacının içinde yolunu kemiren kurtçuk gibiyim.
- Ne olduğumuzu ne hissettiğimizi kim bilebilir? Birbirimize en yakın olduğumuz anlarda bile, kim bu bilgidir diyebilir? Dile getirildiğinde her şey bozulmuyor mu?
- Gece, geceye kavuşurdu elbet.
- İnsan ilişkilerinin hepsi böyle diye düşündü, en kötüsü de kadınlarla erkekler arasındaki ilişkiydi. Bunlar kaçınılmaz olarak son derece samimiyetsiz ilişkiler diye düşündü.
- Her şey şiddete dayalıydı. Çiçekler açar ve solardı. Güneş doğar ve batardı. Aşık sever ve giderdi.
- Bir kitap art arda dizilen kelimelerden değil, bir benzetme yapmak gerekirse, kemerlere, kubbelere dönüştürülmüş cümlelerden meydana gelir.
- Sanki bir gölge düşmüştü ve renkler kaybolunca artık her şeyi olduğu gibi görüyordu.
- Hiçbir erkekten nefret etmeme gerek yok; beni incitemezler. Hiçbir erkeği pohpohlamak durumunda da değilim, bana verebilecek hiçbir şeyleri yok çünkü.
- Aslında yalnızca yaşadıkları anın tadını arttıracak kadar bir incelik, bir bağlılık, bir sevecenlik vardır insanlarda. Sürüler halinde ava çıkarlar. Çölü tarar, haykırarak dalarlar bozkıra. Düşenlere dönüp bakmazlar bile. Yüzlerinde alçıdan maskeler vardır.
- İnsan âşıkken, başkalarının kayıtsızlığı çok garibine gider.
- Dünyanın güzelliği, solmadan az önce, iki ayrı çehreye sahiptir; biri neşedir, öteki ise insanın yüreğini delen acı.
- İnsanın en büyük tutkusu, başkalarını kendi inandığı şeye inandırmaktır.
- Şapkalarımızı giyip, kapıyı iterek açarken kaosa değil, kendi gücümüzün boyun eğdirebileceği ve aydınlatılmış sonsuz yolun bir parçası haline getirebileceği bir dünyaya adım atıyoruz.
- Düşünüyorum da bedenlerimiz çıplak gerçekte. Şöylece kaplanmışız düğmeli bez parçalarıyla ve bu kaldırımların altında kabuklar, kemikler, sessizlik var.