1968 ÖNCESİ VE SONRASI ÜNİVERSİTELER
Okulların ve üniversitelerin kapısında polis yoktu. Çünkü kavga dövüş yoktu okullarda. Liselerin ve kız enstitülerinin dağılması sırasında özellikle kız öğrencileri korumak için bir iki polis bulunurdu, o kadar. Üniversite öğrencilerinin farklı üniversitelerde yemek yemek, kantinlerinde çay, kahve, gazoz, kakao, tost vs. Yiyip içmek lüksü ve serbestisi vardı .
İstanbul üniversitesi yol geçen hanı gibiydi. Halk girer bir kapıdan, çıkar başka bir kapıdan ve işine gücüne giderdi oralardan.
Başka bir üniversite öğrencisi de bir başka üniversitenin kantininde, yemekhanesinde, dersliğinde veya kütüphanesinde derslere girebilir, ders dinleyebilidi. Yani başka bir okulda derse girilebiliniyordu. Okul – öğrenci farkı gözetilmezdi. Üniversitelere polis rektörün izni olmadan içeri giremezdi.
Bütün bunlar 1968 olaylarından sonra durum tamamen tersine döndü. Üniversitelere polis giremeye başladı. Kapılarına polis kondu ve kendi öğrencisini dahi kimlik kontrolü yaparak içeri almaya başladı. Böylece her üniversiteye küçük bir karakol kurulmuş oldu. Dolayısıyla yabancı üniversite öğrencileri de o günden sonra içeriye giremez oldu. Bütün kapılar sivillere de kapatıldı, sadece o üniversite öğrencilerine polis kontrolünde açık bırakıldı.
Günler geçtikçe, durumlar değişiyor, durumlar değiştikçe kanunlar ve yönetmelikler değişiyor.
***
AŞK
Sana iki kelimelik, sonunu bilmediğim
bir hikâye anlatayım: Seni seviyorum. (Ingrid Bergman – KAZABLANKA filminden)
***
Öyle “seviyorum” diyerek
Aşk yaşanmaz.
İcraat göstereceksin.
CAN YÜCEL
***
OSMANLI
XVI. ve XVIII. yüzyılların gerek Osmanlı İmparatorluğu, gerek Hindistan’daki tüm şanını albette ki biliyorum; ama Türk’ün kendine özgülüğü, daha o dönemde bile azalmıştı. Daha sonra, XVIII. ve XIX. yüzyıllarda gerileme başladı. (Jean-Paul Roux TÜRKLERİN TARİHİ)
***
Şalvarı şaltak Osmanlı
Eğeri kaltak Osmanlı
Ekende yok biçende yok
Yiyende ortak Osmanlı”
ŞALTAK
“Bütün bu verilere baktığımızda karşımıza şaltak ~ şıltak şeklinde iki ayrı okunuşu olan, anlamı da “yaygaracı, bağırıp çağıran, şamatacı, kavgacı, (her şeye) bir sebep / bahane bulan” ve “müfterî, iftira atan, kara çalan, (birisine) suç atan, haksız yere bir başkasını suçlayan” olan bir söz karşımıza çıkmaktadır.” (Google)