(Fatih Altaylı’dan alıntıdır.)
Dostluktan güzeli var mı?
Bana kızmak için bahane arayan okurlardan biri kızmış.
“Niye iki yazından birinde arkadaşlarla yemekteyiz, arkadaşlarla şuradayız, buradayız diyorsun. Sürekli liseden arkadaşlarından bahsediyorsun” diye.
Haklı mı haklı.
Evet, iki günde bir değil ama arada bir lise arkadaşlarımla buluşmalarımdan söz ediyorum.
Bunun tek bir nedeni var.
Özel hayatımı sergilemek değil o neden.
Dostlukların, eski dostlukların önemini vurgulamak için yazıyorum bunu.
Uzun, köklü dostluklar, elli yıla varan ve hatta aşan arkadaşlıklar önemlidir.
Bana sorarsanız bir toplumu toplum yapan, bir kültürün yaşamasını sağlayan, yeni kuşakları, gençleri, olgunlaşmış bir toplum yaşamına hazırlayan şey o eski dostluklardır.
Köklü dostlukları olmayanın, eski dostlukları olmayanların kökü yoktur.
Oradan orayla savrulurlar.
Birkaç yıl önce bir gazeteci için, dostları bir doğum günü partisi düzenlemişlerdi.
Katılanların tamamı, o gazetecinin son 10-15 yılda mesleği gereği tanıştığı insanlardan oluşuyordu.
Çok üzülmüştüm buna.
Ve niye oradan oraya savrulan, ilkesi olmayan biri olduğunu anlamıştım.
Kökü yoktu.
Eskisi yoktu.
Sevdiği, gurur duyduğu, bağlı olduğu ve kendisine bağlı bir geçmişi yoktu.
Haftanın en az iki üç günü buluştuğum dostlarım var.
75-80 yaşlarındalar.
Arkadaşlarının tamamı en az 60 yıllık.
Aralarındaki en yeni benim.
Ben de 35 yıldır onlarlayım.
Sınıf arkadaşlarım var.
50 yıldır beraberiz.
Altımıza işediğimiz günden beri birbirimizi tanıyoruz.
Eski dostluklar önemli, değerli.
İnsan yaşlanınca aklında kalan tek şey dostlarla geçirilen güzel anlar.
Satın aldığınız hiçbir şey size anı olmuyor.
Geçmişe bakınca onları anımsamıyorsunuz.
Ama dostlarla geçirilen her güzel anı, yapılan şakaları, paylaşılan varlıkları veya yoklukları, seyahatleri aradan uzun yıllar geçse de hatırlıyorsunuz.
Evet arada eski dostlarla olduğumu yazıyorum.
Gençlere tavsiye olarak.
Dostlar ve aile.
Gerisi hikaye…
Fatih Altaylı – 16.11.2022