“Gezegenimizin Mars’a uzaklığını biliyoruz, aylar sonra doğacak bir bebeğin cinsiyetini biliyoruz, on gün sonraki hava durumunu biliyoruz. Peki, paranın geleceği hakkında ne biliyoruz? Bu soruyu finansçılar yerine bilim insanlarına sormak lazım.
1863’te hayatının en iddialı projelerinden birine girişmişti. Muazzam yeteneği ile gelecekten haber veren “ Yirminci Yüzyılda Paris” romanını yazdı. Fakat sağlığında basılamayan bu kitap, zamanın sisleri arasında kayboldu. Ta ki 130 yıl sonra dördüncü kuşak torunlarından birinin eline geçene dek. Tozlu bir kasadan çıkan el yazmaları, 1994’te yayımlandı ve çok satanlar listesine girdi. O zaman yoksul köylüler ırgatlık yapar, krallar da hüküm sürerdi. Buna rağmen ‘Jules Werne’ yüzyıl sonra icat edilecek televizyonu, klimayı, asansörü, hızlı treni, benzinli otomobili, faks makinasını hatta internete benzeten bir sistemi anlatmıştı. Öngörülerinin hepsi gerçekleşti. 1865’te yazdığı “Dünyadan Ay’a” isimli kitabında ise astronot göndermenin detaylarını kaleme almıştı. Uzay kapsülünün büyüklüğü, fırlatma noktası, görevli sayısı, seyahat süresi, astronotların tecrübe edeceği ağırlıksızlık durumu ve mekiğin okyanusa iniş süresi bile doğruydu.
Arap bilgin El Cezeri’nin çalışmalarından etkilenen, ardından da Osmanlı vatandaşı olmak isteyen Leonardo da Vinci farklı mıydı? 1400’lü yılların sonunda tasarladığı paraşüt, helikopter, planör, uçak, hesap makinesi ve hatta robot taslaklarının çalıştığını günümüz mühendisleri onayladı. Bir yazar olan Verne, nasıl oluyor da yüz yıl sonrasını nefes kesici bir doğrulukla tahmin edebiliyordu? Bir sanatçı olan Vinci, nasıl oluyor da kimsenin hayal bile edemediği mükemmel tasarımlar yapabiliyordu? Jules Verne ile Leonardo da Vinci kahin değildi sadece meşakkatli yolu seçmişlerdi.
Geleceği öğrenmenin en kolay yolu kahve falı, en zoru ise bilimdir.
…………
Geleceğin para formu ne olursa olsun, ruhunu siyaset, özünü altın, şeklini ise teknoloji belirleyecek.”
Dursun Ali YAZ. PARA. İstanbul, 2020.. s. 329.